4-5 ay öncesine kadar Esad’ı düşürmek için her şeyi yapmaya çalışan AKP hükümeti seçim sürecinin başlamasıyla birlikte Suriye’yi gündemden düşürmüştür. Sır küpünün öngörüsüyle (!) 2 ayda gitmesini düşündükleri Esad hala iktidarını korumakta ve halkına kimyasal silahlar da kullanarak zulmetmektedir. Üstüne üstlük sınırımızda bir çok tehdit belirmiş durumdadır. PKK 3 adet, devletçik olmaya aday kanton ilan etmiştir. Kanlı eylemleriyle bilinen IŞID ve El-Kaide terör örgütleri sınırımızın yanı başında konumlanmış durumdalar. Suriye sınırımızda kontrol neredeyse yitirilmiş durumda olduğu için bu örgütler rahatlıkla giriş-çıkış yapabiliyorlar.PKK’nın bu kadar kısa sürede Suriye’de bu konumu elde etmesi sadece ESED’in yardımı ve kendi kapasitesi ile açıklanamaz. Neredeyse 2 yıllık bir zaman diliminde 3 ayrı yerleşim yerinde kendi otoritesini kurmuş durumda. Şimdi de bunu uluslararası alanda tescil ettirmenin peşinde.Bütün bunları kolaylıkla yapabilmesinin arka planında AKP’nin çekirdek kadrosunun Suriye politikası var. Bu politikanın bir ayağı da Suriye’nin PKK’ya terk edilmesidir.
PKK’nın Güçlenmesine Karşı Ciddiyetsiz Duruş
PKK’nın Suriye’ye olan ilgisi yeni başlamış bir durum değildir. Suriye, 1998 yılının Ekim ayına kadar Öcalan’a çok iyi ev sahipliği yapmış ve örgütün büyüyüp gelişmesine zemin hazırlamıştır. 1998 yılında askerlerin kararlı tutumu sayesinde Öcalan Suriye’den çıkmış Avrupa ülkelerini, Rusya’yı dolaştıktan sonra Kenya’daki Yunan Konsolosluğuna sığınmak zorunda kalmıştır. Burada efsane komutan Engin ALAN’ın da içinde bulunduğu ekip tarafından yakalanıp Türkiye’ye getirilmiştir.
Arap Baharı süreci başlayana kadar Başbakan’ın kardeşim dediği, ailece tatile gittiği ve her konuda referans olduğu Beşar Esad döneminde de PKK Suriye’deki varlığını PYD olarak sürdürmüştür.
Arap Baharı ile birlikte Başbakan kardeşi Esad’ı düşman ilan etmiş ve ülkenin bütün enerjisini Esad’ı devirmeye harcamıştır. Stratejik Derinlik adı verilen altı boş siyasetle Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun öncülüğünde, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile birlikte Suriye’deki Kürtlerin yaşadığı bölgeyi kontrol hevesi ile çıkılan yolda ülkemiz kaosun içine sürüklenmiş ve PKK’nın Suriye’de önce varlığını güçlendirmesinin, ardından Özerklik ilan edip hayata geçirmesinin önü açılmıştır.
PKK AKP’nin Suriye Politikasından Dolayı Güçlendi
Esad’a karşı halk ayaklanınca harekete geçmek için yeteri kadar gücü olmayan PKK uzun bir süre tarafsız kalmıştır. Hatta Öcalan bu dönemde Esad’a bir mektup göndererek babası ile kurduğu iyi ilişkilerden ve nasıl birlikte çalıştığından bahsederek birlikte hareket etmeyi önermiştir. Esad da bölgede ilişkilerinin giderek bozulduğu Türkiye ile arasında bir tampon bölge olması için PKK’nin güçlenmesini istemiş ve desteklemiştir. PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD de bunun karşılığında Türkiye’nin gözü kapalı her türlü desteği verdiği Özgür Suriye Ordusu ile de çatışarak Esad üzerindeki baskıyı da azaltmıştır.
PKK Türkiye ve İran ile ateşkes yaptığı için Kandil alanında ve Türkiye sınırları içinde bulunan gücünün önemli bir kısmını Suriye’ye kaydırmıştır. Özellikle Suriye ve Türkiye’den aldığı yeni katılımları da kısa sürede eğiterek Suriye’ye çatışmak için göndermiştir.
Suriye’de Diğer Kürt Liderler Sindirildi
Suriye’deki sayısı artan PKK, kuruluş yıllarında Türkiye’de yaptığı gibi bölgedeki PKK ya muhalif Kürt aşiretleri baskı altına almış, direnenleri de öldürmekten geri durmamıştır. Ekim 2011 de Kamışlı’da Geleceğin Hareketi Partisi’nin lideri Meşal Fazıl Temo’yu, Ocak 2012’de bölgenin en büyük aşiret lideri Abdullah Bedro’ya suikast yapmış, Bedro ağır yaralanmış üç oğlu öldürülmüş, Eylül 2012 tarihinde Serakaniye’de Suriye Kürt Ulusal Meclisi üyesi Mahmut Vali Ebu Candi öldürülmüştür.
AKP Türkiye’de aşiret liderleri ve Korucuları küstürdüğü gibi Suriye’de daha fazla kitle desteğine sahip Kürt aşiret ve önderlerine de sahip çıkmamıştır. Sınırımız hemen yanı başında bulunan Ülkemiz üzerinde herhangi bir kötü emeli bulunmayan bu insanlarla işbirliği yapmayıp PKK’nın elini sıkmıştır.
Barzani’den Davutoğlu’na Rest
PKK’nın Suriye’de güçlenmesinden Türk kamuoyunun rahatsızlıkları seçim anketlerine yansıyınca Başbakan, 27 Temmuz 2012 tarihinde Davutoğlu’nu bir zamanlar kapımızda konum dilenen Barzani’nin ayağına gönderdi. O dönemde Barzani’nin Davutoğlu’na Suriye konusunda rest çektiği, Suriye’de izleyeceği politikaya müdahale edilemeyeceğini belirttiği kulislere yansıdı.
PYD bütün Kürt grupları baskı altına aldıktan sonra Kürt nüfusunun bulunduğu yerleşim yerlerini ve Türkiye sınırındaki bölgeleri kolaylıkla ele geçirdi. Bu dönemde hükümetin PYD’ye karşı aldığı önlem sadece düzenlediği ve hiçbir olumlu sonuç alamadığı Suriye’nin Dostları toplantılarına çağırmamak oldu. Zaten ilerleyen süreçte PYD’nin başında bulunan Salih Müslim’i Türkiye’ye çağırarak bu yaklaşımını da terk etti.
PKK’nın Güçlenmesine Karşı Ciddiyetsiz Duruş
PKK’nın Suriye’ye olan ilgisi yeni başlamış bir durum değildir. Suriye, 1998 yılının Ekim ayına kadar Öcalan’a çok iyi ev sahipliği yapmış ve örgütün büyüyüp gelişmesine zemin hazırlamıştır. 1998 yılında askerlerin kararlı tutumu sayesinde Öcalan Suriye’den çıkmış Avrupa ülkelerini, Rusya’yı dolaştıktan sonra Kenya’daki Yunan Konsolosluğuna sığınmak zorunda kalmıştır. Burada efsane komutan Engin ALAN’ın da içinde bulunduğu ekip tarafından yakalanıp Türkiye’ye getirilmiştir.
Arap Baharı süreci başlayana kadar Başbakan’ın kardeşim dediği, ailece tatile gittiği ve her konuda referans olduğu Beşar Esad döneminde de PKK Suriye’deki varlığını PYD olarak sürdürmüştür.
Arap Baharı ile birlikte Başbakan kardeşi Esad’ı düşman ilan etmiş ve ülkenin bütün enerjisini Esad’ı devirmeye harcamıştır. Stratejik Derinlik adı verilen altı boş siyasetle Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun öncülüğünde, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile birlikte Suriye’deki Kürtlerin yaşadığı bölgeyi kontrol hevesi ile çıkılan yolda ülkemiz kaosun içine sürüklenmiş ve PKK’nın Suriye’de önce varlığını güçlendirmesinin, ardından Özerklik ilan edip hayata geçirmesinin önü açılmıştır.
PKK AKP’nin Suriye Politikasından Dolayı Güçlendi
Esad’a karşı halk ayaklanınca harekete geçmek için yeteri kadar gücü olmayan PKK uzun bir süre tarafsız kalmıştır. Hatta Öcalan bu dönemde Esad’a bir mektup göndererek babası ile kurduğu iyi ilişkilerden ve nasıl birlikte çalıştığından bahsederek birlikte hareket etmeyi önermiştir. Esad da bölgede ilişkilerinin giderek bozulduğu Türkiye ile arasında bir tampon bölge olması için PKK’nin güçlenmesini istemiş ve desteklemiştir. PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD de bunun karşılığında Türkiye’nin gözü kapalı her türlü desteği verdiği Özgür Suriye Ordusu ile de çatışarak Esad üzerindeki baskıyı da azaltmıştır.
PKK Türkiye ve İran ile ateşkes yaptığı için Kandil alanında ve Türkiye sınırları içinde bulunan gücünün önemli bir kısmını Suriye’ye kaydırmıştır. Özellikle Suriye ve Türkiye’den aldığı yeni katılımları da kısa sürede eğiterek Suriye’ye çatışmak için göndermiştir.
Suriye’de Diğer Kürt Liderler Sindirildi
Suriye’deki sayısı artan PKK, kuruluş yıllarında Türkiye’de yaptığı gibi bölgedeki PKK ya muhalif Kürt aşiretleri baskı altına almış, direnenleri de öldürmekten geri durmamıştır. Ekim 2011 de Kamışlı’da Geleceğin Hareketi Partisi’nin lideri Meşal Fazıl Temo’yu, Ocak 2012’de bölgenin en büyük aşiret lideri Abdullah Bedro’ya suikast yapmış, Bedro ağır yaralanmış üç oğlu öldürülmüş, Eylül 2012 tarihinde Serakaniye’de Suriye Kürt Ulusal Meclisi üyesi Mahmut Vali Ebu Candi öldürülmüştür.
AKP Türkiye’de aşiret liderleri ve Korucuları küstürdüğü gibi Suriye’de daha fazla kitle desteğine sahip Kürt aşiret ve önderlerine de sahip çıkmamıştır. Sınırımız hemen yanı başında bulunan Ülkemiz üzerinde herhangi bir kötü emeli bulunmayan bu insanlarla işbirliği yapmayıp PKK’nın elini sıkmıştır.
Barzani’den Davutoğlu’na Rest
PKK’nın Suriye’de güçlenmesinden Türk kamuoyunun rahatsızlıkları seçim anketlerine yansıyınca Başbakan, 27 Temmuz 2012 tarihinde Davutoğlu’nu bir zamanlar kapımızda konum dilenen Barzani’nin ayağına gönderdi. O dönemde Barzani’nin Davutoğlu’na Suriye konusunda rest çektiği, Suriye’de izleyeceği politikaya müdahale edilemeyeceğini belirttiği kulislere yansıdı.
PYD bütün Kürt grupları baskı altına aldıktan sonra Kürt nüfusunun bulunduğu yerleşim yerlerini ve Türkiye sınırındaki bölgeleri kolaylıkla ele geçirdi. Bu dönemde hükümetin PYD’ye karşı aldığı önlem sadece düzenlediği ve hiçbir olumlu sonuç alamadığı Suriye’nin Dostları toplantılarına çağırmamak oldu. Zaten ilerleyen süreçte PYD’nin başında bulunan Salih Müslim’i Türkiye’ye çağırarak bu yaklaşımını da terk etti.