Suriye’de fiili bir durum oluşturan PKK, bunu uluslararası alanda tescil ettirme arayışına girmiştir. Maalesef Erdoğan başta olmak üzere FİDAN, DAVUTOĞLU da bu konuda da örgütün mesafe almasına ciddi yardımcı olmuş durumdadır.
Türkiye dış politikasına komşularla sıfır sorunla başlayıp, komşularla ilişkileri sırf soruna çevrine Erdoğan’ın, Dışişleri Bakanı Davutoğlu bu süreçte PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’i Ankara ve İstanbul’da ağırlayarak resmi temaslarda bulunmuştur. Uluslararası hukukta bir devlet diğer bir devleti tanıdığını ilan eder ve böylece açıkça tanımış olur, ya da o devleti tanımaz ancak bir muamelede bulunursa buna da “de facto” tanıma denir. Dışişleri Bakanı ve MİT Müsteşarı da PYD Eşbaşkanı ile buluşup onu muhatap kabul etmiş ve dünya kamuoyunda meşrulaşmasını sağlamıştır. Artık Türkiye’nin diğer devletlere ve istihbarat örgütlerine bunlarla resmi muamelede bulunmayın bunlarla görüşmeyin deme şansı kalmamıştır. 9 Nisan 2013 tarihinde Hükümetin yarı resmi yayın organı Yeni Şafak Gazetesinin Haberine görev Ahmet Davutoğlu, Salih Müslim ile görüşmek için üç şart ileri sürmüştür. 1-Rejim yanında yer almayacak 2-Suriye halkının seçimle işbaşına getireceği parlamento oluşana kadar emrivaki yapmayacak(yani fiili durum yaratıp bir bölgeyi kendisinin ilan etmeyecek) 3-Türkiye’de teröre (PKK) destek vermeyecek. Salih Müslim buna karşılık olarak 11 Nisan 2013 tarihinde PKK nın resmi yayın organı ANF ye, kendilerinin Suriye’de rejime karşı savaştıklarını, PKK ile de herhangi bir ilişkileri olmadığını belirtmiştir. Ancak ilerleyen süreçte her üç kantonda da özerklik ilan edilmiştir. Hem de adeta yeni bir Devletin kuruluşunu kutlar gibi geniş çaplı kutlamalarla. Yine Yeni Şafak gazetesinin 26Temmuz 2013 tarihli haberine göre; Salih Müslim’in bu “samimi ve gerçekçi” açıklamalarından tatmin olan Davutoğlu’nun daveti üzerine Salih Müslim 25 Temmuz 2013’te İstanbul’a gelerek MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Dışişleri Müsteşarı’nın da katıldığı 3 saatlik bir toplantı yapılmıştır. (http://yenisafak.cm.tr/politika-haber/muslime-3-sart-27.07.2013-546376) PKK’nın Suriye’de özerk Kürdistan kurma aşamaları gerek Davutoğlu, gerek Fidan gerekse Başbakan tarafından bilinmesine rağmen, Esad’ı devirme, bölgesel lider olma hayali ile bilerek ve isteyerek bu duruma sessiz kalmışlardır. Hayatını seçimlerde alacağı oya bağlı olarak yaşayan, devlet, ülke, millet kavramı bilmeyen, Erdoğan ülkenin bir bölümünü terör örgütüne vermekten geri durmamış, bunun ilk adımı olarak da Suriye’de PKK devletçikleri kurulmasına göz yummak olmuştur. Suriye’de gücünü tahkim eden PKK/PYD AKP’nin hiçbir tedbir almadığı bu süreçte özellikle 2012 sonlarından itibaren şunları yapmıştır:
Silahlı gücü YPG’yi ordulaştırmıştır. Bir işgal gücü gibi sınırımızın hemen öte yanında YPG’li teröristler devriye atmaktadır. Gümrük noktalarını ele geçirmiş. Halktan zorla vergi toplamaya başlamıştır. Petrol üretim yerlerinin bir kısmında etkinlik sağlamıştır. Petrolü ABD’li bir şirkete pazarlama arayışındadır. Suriye’deki Kürt gençliğini hızla silahlandırıp militanlaştırmıştır. Suriye’de terörist sayısı bir sene içerisinde 1000’den 13.000’e kadar çıkmıştır. Kendi okullarını kurmaya, buralarda ırkçı bir eğitim sistemi uygulamaya başlamıştır. İnsanların ellerindeki silahları teslim alarak onlara ruhsat karşılığında vermektedir. Sözde mahkemelerinde yargılama yapmaktadır. Aralarında Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun da bulunduğu diğer devlet görevlileri ile diplomatik ilişkiler geliştirmeye başlamıştır. Daha kötüsü PYD bu arada Esad’dan ve Özgür Suriye ordusundan 14 adet tank, karadan havaya füzelerin aralarında bulunduğu bol miktarda ağır silahı ele geçirmiş ve Türkiye sınırına yığınak yapmıştır. Bunların hepsinin toplamından da kötüsü PYD Suriye sınırımızda devletçik olmaya aday 3 kanton oluşturmuştur. İran-Irak-Suriye-Türkiye’deki sözde Kürdistan eyaletlerinin birleştirerek kurmayı planladıkları Büyük Kürdistan’ın en önemli adımı atılmıştır. Erdoğan, iktidarının devamı uğruna yıllardır kırmızı çizgimiz olan bölgede bize rağmen kurulmasını savaş sebebi saydığımız Bağımsız Kürt devletinin kuruluşuna bilerek ve isteyerek Büyük Ortadoğu Projesinin ortağı olarak göz yummuştur. 4-5 ay öncesine kadar Esad’ı düşürmek için her şeyi yapmaya çalışan AKP hükümeti seçim sürecinin başlamasıyla birlikte Suriye’yi gündemden düşürmüştür. Sır küpünün öngörüsüyle (!) 2 ayda gitmesini düşündükleri Esad hala iktidarını korumakta ve halkına kimyasal silahlar da kullanarak zulmetmektedir. Üstüne üstlük sınırımızda bir çok tehdit belirmiş durumdadır. PKK 3 adet, devletçik olmaya aday kanton ilan etmiştir. Kanlı eylemleriyle bilinen IŞID ve El-Kaide terör örgütleri sınırımızın yanı başında konumlanmış durumdalar. Suriye sınırımızda kontrol neredeyse yitirilmiş durumda olduğu için bu örgütler rahatlıkla giriş-çıkış yapabiliyorlar.PKK’nın bu kadar kısa sürede Suriye’de bu konumu elde etmesi sadece ESED’in yardımı ve kendi kapasitesi ile açıklanamaz. Neredeyse 2 yıllık bir zaman diliminde 3 ayrı yerleşim yerinde kendi otoritesini kurmuş durumda. Şimdi de bunu uluslararası alanda tescil ettirmenin peşinde.Bütün bunları kolaylıkla yapabilmesinin arka planında AKP’nin çekirdek kadrosunun Suriye politikası var. Bu politikanın bir ayağı da Suriye’nin PKK’ya terk edilmesidir.
PKK’nın Güçlenmesine Karşı Ciddiyetsiz Duruş PKK’nın Suriye’ye olan ilgisi yeni başlamış bir durum değildir. Suriye, 1998 yılının Ekim ayına kadar Öcalan’a çok iyi ev sahipliği yapmış ve örgütün büyüyüp gelişmesine zemin hazırlamıştır. 1998 yılında askerlerin kararlı tutumu sayesinde Öcalan Suriye’den çıkmış Avrupa ülkelerini, Rusya’yı dolaştıktan sonra Kenya’daki Yunan Konsolosluğuna sığınmak zorunda kalmıştır. Burada efsane komutan Engin ALAN’ın da içinde bulunduğu ekip tarafından yakalanıp Türkiye’ye getirilmiştir. Arap Baharı süreci başlayana kadar Başbakan’ın kardeşim dediği, ailece tatile gittiği ve her konuda referans olduğu Beşar Esad döneminde de PKK Suriye’deki varlığını PYD olarak sürdürmüştür. Arap Baharı ile birlikte Başbakan kardeşi Esad’ı düşman ilan etmiş ve ülkenin bütün enerjisini Esad’ı devirmeye harcamıştır. Stratejik Derinlik adı verilen altı boş siyasetle Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun öncülüğünde, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile birlikte Suriye’deki Kürtlerin yaşadığı bölgeyi kontrol hevesi ile çıkılan yolda ülkemiz kaosun içine sürüklenmiş ve PKK’nın Suriye’de önce varlığını güçlendirmesinin, ardından Özerklik ilan edip hayata geçirmesinin önü açılmıştır. PKK AKP’nin Suriye Politikasından Dolayı Güçlendi Esad’a karşı halk ayaklanınca harekete geçmek için yeteri kadar gücü olmayan PKK uzun bir süre tarafsız kalmıştır. Hatta Öcalan bu dönemde Esad’a bir mektup göndererek babası ile kurduğu iyi ilişkilerden ve nasıl birlikte çalıştığından bahsederek birlikte hareket etmeyi önermiştir. Esad da bölgede ilişkilerinin giderek bozulduğu Türkiye ile arasında bir tampon bölge olması için PKK’nin güçlenmesini istemiş ve desteklemiştir. PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD de bunun karşılığında Türkiye’nin gözü kapalı her türlü desteği verdiği Özgür Suriye Ordusu ile de çatışarak Esad üzerindeki baskıyı da azaltmıştır. PKK Türkiye ve İran ile ateşkes yaptığı için Kandil alanında ve Türkiye sınırları içinde bulunan gücünün önemli bir kısmını Suriye’ye kaydırmıştır. Özellikle Suriye ve Türkiye’den aldığı yeni katılımları da kısa sürede eğiterek Suriye’ye çatışmak için göndermiştir. Suriye’de Diğer Kürt Liderler Sindirildi Suriye’deki sayısı artan PKK, kuruluş yıllarında Türkiye’de yaptığı gibi bölgedeki PKK ya muhalif Kürt aşiretleri baskı altına almış, direnenleri de öldürmekten geri durmamıştır. Ekim 2011 de Kamışlı’da Geleceğin Hareketi Partisi’nin lideri Meşal Fazıl Temo’yu, Ocak 2012’de bölgenin en büyük aşiret lideri Abdullah Bedro’ya suikast yapmış, Bedro ağır yaralanmış üç oğlu öldürülmüş, Eylül 2012 tarihinde Serakaniye’de Suriye Kürt Ulusal Meclisi üyesi Mahmut Vali Ebu Candi öldürülmüştür. AKP Türkiye’de aşiret liderleri ve Korucuları küstürdüğü gibi Suriye’de daha fazla kitle desteğine sahip Kürt aşiret ve önderlerine de sahip çıkmamıştır. Sınırımız hemen yanı başında bulunan Ülkemiz üzerinde herhangi bir kötü emeli bulunmayan bu insanlarla işbirliği yapmayıp PKK’nın elini sıkmıştır. Barzani’den Davutoğlu’na Rest PKK’nın Suriye’de güçlenmesinden Türk kamuoyunun rahatsızlıkları seçim anketlerine yansıyınca Başbakan, 27 Temmuz 2012 tarihinde Davutoğlu’nu bir zamanlar kapımızda konum dilenen Barzani’nin ayağına gönderdi. O dönemde Barzani’nin Davutoğlu’na Suriye konusunda rest çektiği, Suriye’de izleyeceği politikaya müdahale edilemeyeceğini belirttiği kulislere yansıdı. PYD bütün Kürt grupları baskı altına aldıktan sonra Kürt nüfusunun bulunduğu yerleşim yerlerini ve Türkiye sınırındaki bölgeleri kolaylıkla ele geçirdi. Bu dönemde hükümetin PYD’ye karşı aldığı önlem sadece düzenlediği ve hiçbir olumlu sonuç alamadığı Suriye’nin Dostları toplantılarına çağırmamak oldu. Zaten ilerleyen süreçte PYD’nin başında bulunan Salih Müslim’i Türkiye’ye çağırarak bu yaklaşımını da terk etti. Bu kanundan sadece Öcalan’ın yararlanması dikkat çekici olacağı için önce bazı Ergenekon tutukluları serbest bırakılmıştır. Bu duruma milliyetçilerin müsaade etmeyeceğini ve büyük oranda oy kaybedeceğini düşünen Başbakan başka bir perdeleme ile Öcalan’ı serbest bırakma üzerinde çalışıyor.Kahraman komutan Sayın Engin Alan’ın serbest bırakılması için kanuni düzenleme yapma teklifi ile gelip, "hükümlülerin de milletvekili adayı olabilmesi ve seçilmeleri durumunda derhal serbest bırakılmaları” şeklinde bir düzenleme için, MHP ve diğer partilerin desteğini almayı planlamaktadır.Devamı...
AKP –PKK pazarlıklarının ilk maddesi her zaman Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması olmuştur.
Öcalan’ı doğrudan serbest bırakmak seçim sürecinde AKP'ye Batı’da oy kaybettireceği için, Erdoğan bunu belirli bir takvim çerçevesinde yapmayı planlamıştır. Öcalan da kendisini AKP hariç başka bir hükümetin bırakmayacağını bildiği için AKP’ye olan açık desteğini sürdürmektedir. Devamı... |